Episodes

4 days ago
4 days ago
Güzel bir hayat yaşadım diyebilmek için geçmişe çok az pişmanlıklarla bakabilmek gerekiyor. Geçmişten gelen heyecanımız yaşlılığımıza aynı canlılıkla akıyorsa hayatı bir bütün olarak mutlu yaşadığımızı söyleyebiliriz.
Ancak yaşlılığımızı kötü yaşıyorsak gençliğimizi gerçekte kötü değerlendirmişizdir. Hayatımızın tecrübe kazandığımız yılları başarılarla dolu olsa da ardından gelen yaşlılık sıkıntılarla doluysa bu bazı şeyleri yanlış yapmış olmamızdandır.
Neticede yaşlılığımız, içinden geçtiğimiz gençliğimizde saklıdır. Bu nedenle maddi sıkıntılar kadar manevi yoksulluktan gelen zorlukların da kaynağı gençlik yıllarımıza uzanır.
Bu bölümde hayatımızın en önemli aşaması belki de insanlığın en önemli deneyimi yaşlanmayı tartıştım.
Bir insan, 80 yaşında mutlu olup olmadığını kilometrelerce yürüyebilmesinden mi yoksa geçmişine dönüp nasıl bir hayat yaşadığına bakarak mı anlar, bundan bahsettim.
İyi Pazarlar..
Yayını Monolog'daki yazımdan okuyabilirsiniz

Sunday Apr 13, 2025
Değişen Gerçekten Dünya mı Yoksa Biz mi Değişiyoruz?
Sunday Apr 13, 2025
Sunday Apr 13, 2025
Değişmeyen tek şey değişimin kendisi mi yoksa kendimizin değişmediğini sanmamız mı? Neden hep başkalarının değiştiğini düşünürüz ya da "Ben değil, dünya değişsin" deriz?
İnsanın en büyük yanılsamalarından biri, kendisinin sabit kaldığı, her şeyin değiştiği düşüncesiyle kurduğu o büyük illüzyon.
Hepimiz şu cümleyi kurmuşuzdur: 'Eskiden her şey daha güzeldi' ya da 'İnsanlar artık eskisi gibi değil'. Peki gerçekten değişen dünya mı, yoksa biz miyiz?
Bedenimiz kendini yenilerken, hafızamız geçmişi sürekli yeniden yazarken, zihnimiz neden benliğimizin aynı bedende olduğunda ısrar ediyor ?
Bu bölümde;
Değişmeyi reddedişimizin psikolojik kökenlerini
Hafızanın bize oynadığı 'süreklilik' oyununu
Bir kitabı ikinci kez okuduğumuzda neden aynı hissetmediğimizi
Dönen Dünya'yı bedenimizle nasıl sabitlediğimizi
Ve aslında hepimizin neden değişimi kabul etmekte zorlandığımızı anlattım.
Bu sohbeti Monolog'daki yazımda detaylarıyla okuyabilirsiniz.
İyi Pazarlar..

Sunday Apr 06, 2025
Türkiye Cumhuriyeti: Genç Bir Demokrasinin Kısa Hikayesi
Sunday Apr 06, 2025
Sunday Apr 06, 2025
Bu bölümde, Türkiye Cumhuriyeti'nin 'gençlik sancıları'nı konuşuyoruz: Darbeler neden demokrasinin kilometre taşı oldu? Kürt meselesi nasıl bir zenginleşme hikayesine dönüşebilir? Cumhuriyet kendine muhalifleri neden içine alabildiğinde güçleniyor?
Bu konunun detaylı analizi için Monolog'daki yazımı okuyabilirsiniz
İyi Pazarlar..

Sunday Mar 30, 2025
Geometri: Uzayın Zihnimizdeki İzdüşümü
Sunday Mar 30, 2025
Sunday Mar 30, 2025
Çevremize baktığımızda kullandığımız en basit nesneden en karışığına, bir kalemden yapay zekaya kadar bütün teknolojiler önce zihnimizde doğmuştur. Modern insanın tarihinde başardığımız her şeyin altında önce düşünce vardı. Hayal ettik, zihnimizde geometrik şekillerle tasarladık ve gerçeğe dönüştürdük.
Bugün gördüğümüz ve dokunduğumuz her şey bir zamanlar soyut düşündüğümüz projelerdir. Her şey zihnin bir çıktısıdır. Ürettiğimiz tüm teknolojiler bir zamanlar zihnimizde kurduğumuz denklemlerin ve geometrik şekillerin karşılığı, yani uzayın zihnimizdeki iz düşümüdür.
Her şeyin bize gerçek göründüğü bir dünyada yaşadığımızı düşünüyoruz. Oysa duyu organlarımızla algıladığımız soyut bir dünyayı deneyimliyoruz. Her şeyin ışıktan oluştuğu bir uzayda duyularımızın izin verdiği kadarını kavrayabiliyoruz.
Oysa gerçeğe, duyulara gerek kalmadan akıl yoluyla ulaşabiliriz. Kavramları, araya duyu organlarını koymadan, aracısız bir şekilde soyutlayabiliriz. Söz konusu soyutlukları kavramsal olarak zihnimizde yaratabiliriz. Kısacası geometriyle, anlamanın doğasını kavrayabiliriz.
Hepimiz bir şeyi anlamanın peşindeyiz. Anlamak için düşünürüz, ancak düşünceler soyuttur. Bir köprünün simetrisini sezgisel olarak kavramamız veya futbol sahasının çizgilerinde yatan oranları hissetmemiz gibi, düşünceyi de zihnimizde bir küpü çevirir gibi döndürür ve başka anlamlar ararız. Günlük hayatımızda geometriyi farkında olmadan kullanırız. Şekillerle düşünmeye uyarlanmış zihnimizde yeni örüntüler kurarak düşüncelerimizi somutlaştırırız.
Yaşadığımız doğayı anlamak, öncelikle farklı geometrik şekillerden oluşan kendimizi tanımakla başlar. Kendimizi tanıdıkça çok boyutlu uzayda, her şeyin birbirine bağlı olduğu alanların içinde dalgalanan bir ışık demeti olduğumuzu anlarız. Sonrasında bu düşünce zincirini bir küre olan dünyamıza uzatırız. Çıkardığımız sonuçlardan benzetmelerle evreni tahayyül eder ve oradan Tanrı'ya uzanan varsayımlarla düşüncelerimizi esnetiriz. Ancak bu örüntüleri birbirine bağlamayı matematiksel bir ritim içinde yaparız. Geometriyle yeni soyutlamalar üretir ve nesneleri idealleştiririz.
Bu bölümde zihnimizin nasıl soyut düşünmeye uyarlı olduğunu anlatmaya çalıştım. Geometrinin neden bu kadar önemli olduğunu hayattan pratik örnekler vererek açıkladım. Podcasti Monolog'da daha detaylı olarak okuyabilirsiniz.
İyi Bayramlar..

Sunday Mar 23, 2025
Fatih Sultan Mehmed: Kızıl Elma'yı Alan Türk Hakanı, Bir Cihan Padişahı
Sunday Mar 23, 2025
Sunday Mar 23, 2025
Türk tarihinde en önemli kırılma anlarından biri, Türklerin Anadolu'ya gelmesidir. Osmanlı Beyliği'nin Bizans'la komşu olması da bir başka kırılma anı olarak görülebilir. Fatih Sultan Mehmed, İstanbul'u alarak Osmanlı Devleti'ni bir imparatorluk haline getiren ve Türklerin Anadolu'yu yurt edinmesine katkı sunan en önemli Türk Büyüklerindendir.
Anadolu, Doğu'nun ve Batı'nın birleştiği yer, kıtaların buluştuğu stratejik topraklardır. Batı'da Küçük Asya olarak adlandırılan Anadolu, her iki kültür için bir mücadele alanıdır. Doğu'nun ve Batı'nın diplerinden gelen enerjinin uç verdiği alandır burası. Zıtlıklardan güzel şeylerin çıktığı bu topraklar, bir anlamda Dünya'nın sürekli yeniden doğduğu coğrafyadır.
Anadolu, Dünyanın her iki bögesinde doğan düşüncelerin kaynaştığı, sentezlendiği ve karşı tarafa aktığı bir koridordur. Bu topraklar, Doğu'nun ve Batı'nın ürettiği ham bilgiyi yutulabilecek küçük lokmalara bölen ve hazmedilecek kıvama getiren bir öğütücü gibidir.
Ne var ki medeniyetleri zenginleştiren bu bilginin akışı, Asya ve Avrupa'yı birbirinden ayıran stratejik boğazların üzerinden gerçekleşir. Bu nedenle boğazlara sahip olan Anadolu'nun da sahibidir. Anadolu'ya hükmeden de dünyanın kaderinde önemli bir yere sahip olur. Bu topraklar için gerek siyasi gerek askeri mücadelelerin bitmemesinin sebebi budur.
Bu bölümde Fatih Sultan Mehmed'in fetih yolculuğunu dinleyebilirsiniz. Fatih'in İstanbul'u alarak Doğu Roma İmparatorluğu'nu yeniden canlandırmak istemesinin sebeplerini de anlatmaya çalıştım.
Aynı konuyu Monolog'da ayrıntılarıyla okuyabilirsiniz.
İyi pazarlar..

Sunday Mar 16, 2025
Okyanuslar: Dünyanın Bilmediğimiz Dörtte Üçü
Sunday Mar 16, 2025
Sunday Mar 16, 2025
Yaşadığımız dünyayı ne kadar iyi tanıyoruz, hiç düşündünüz mü? Ya da Dünyamızın en gizemli yerleri neresi diye sorsam kaçımız denizler diye cevap verir? Çoğumuzun aklına ilk olarak karalar geliyor olabilir, ama ya denizler?
Belki de ulaşamayacağımızı düşündüğümüz yerleri merak etmekten vazgeçmemiz böyle düşünmemize sebep oluyor. Ya da denizleri sadece üstü gibi görüp, derinliklerini keşfe değer bulmuyoruz. Belki de karalar gibi denizlerin de keşfedilecek bir tarafının kalmadığını düşünüyoruz. Oysa dörtte üçü su olan dünyamızın çok kısıtlı bir bölümünü tanıyoruz. Üstelik, bildiğimiz her şeyin köklerinin denizlere uzandığını bilmeden...
Dünyada oluşumu hakkında kesin konuşamayacağımız birkaç şeyden birisidir okyanuslar. Ne kadar ileri teknolojiler üretsek de okyanusların keşfedemediğimiz o kadar çok gizemi var ki.
Çok az bilgimizin olduğu bir kavramın gerçekliğini tartışmak, karanlıkta el yordamıyla yürümeye benziyor. Denizlerin, kıtalardan farklı olarak, göremediğimiz ve dokunamadığımız çok yeri var. Okyanuslar, çok fazla bilinmeyeni barındıran, henüz çözemediğimiz bir matematik problemi gibi karşımızda duruyor. Açık denizlerin doğasından gelen bu zorluklar, onu mantıklı bir çerçeveye yerleştirmemizi güçleştiriyor. Bu sebeple okyanusları anlamak, bizi daha çok hayal kurmaya ve başka oluşumlar üzerindeki izleri takip etmeye zorluyor.
Okyanusların gizeminin kaynağı sadece yaşadığımız dünyaya ait değil. Tek uydumuz Ay'ın meydana gelmesinde de denizlerin büyük etkisi olabilir. Dünya, Güneş'ten koptuktan ve zamanla soğuduktan sonra bir süre sıvı halde kalmış olabilir.
Dünya'nın oluşma döneminde, kendi ekseni etrafında daha hızlı döndüğü zamanlarda, dev bir dalganın dünyanın bir parçasını koparıp uzaya fırlattığı ve Ay'ın böyle oluştuğu söylenir. Bu sebeple okyanusların nasıl meydana geldiğini sadece taşlardan ve dağlardan değil, Ay'ın bıraktığı izlerden de anlamaya çalışıyoruz. Bir canlının şahit olmadığı bu kozmik doğum anında orada bulunan Güneş'in, yıldızların ve kayaların söylediklerinden bir sonuç çıkarmak durumundayız.
Bu bölümde okyanusların derinliklerine dalıyoruz. Denizlerin sadece uçsuz bucaksız bir mavi olmadığını, derinlerinde yatan gizeme bir yolculuğa çıkıyoruz.
Okyanuslarla ilgili daha çok ayrıntıyı Monolog'daki yazımda bulabilirsiniz.
İyi Pazarlar..

Sunday Mar 09, 2025
Doğu Cephesi: II. Dünya Savaşı'nın Kaderini Belirleyen Zıt Liderler
Sunday Mar 09, 2025
Sunday Mar 09, 2025
II. Dünya Savaşı, özellikle Soğuk Savaş sonrası kuşaklar için hayal gücünün ötesinde bir trajedidir. Bu kader savaşından çıkarılacak en önemli derslerden biri, bireylerin davranışlarından genelleme yapmanın yanlış olduğudur.
İnsanın karmaşık doğası, onu anlamamızı neredeyse imkansız kılar. Katlandığı acılar, hatta alçalmasının uç noktaları, doğasındaki en kötü yanların yanı sıra en iyi yanları da ortaya çıkarabilir. Tıpkı 2. Dünya Savaşı'nda birçok Sovyet askerinin iyi olduğu kadar zalim de olabilmesi gibi. Aynı şekilde, tutkulu hayaller, insanı bir şuursuzluğa sürükleyebilir. Tıpkı Nazi'lerin, Hitler'de somutlaşan Nasyonel Sosyalizm'in yaptıklarını normal karşılaması gibi.
II. Dünya Savaşı'nı hatırlatan semboller genellikle Batı'nın perspektifiyle anlatılır. Örneğin, Normandiya Çıkarması, savaşın kırılma anlarından biridir, ancak Almanları tek başına yıkmaya yetmemiştir. Oysa Doğu Cephesi'ndeki savaş, Batı'dakinden tamamen farklı bir doğaya sahipti. Batı'da savaş, uluslararası hukuk çerçevesinde yürütülürken, Doğu'daki mücadele bir imha savaşıydı. Bu, sadece bir yenilgi veya zafer meselesi değil, bir var olma ya da yok olma mücadelesiydi.
II. Dünya Savaşında 60 milyon insan öldü. Bu savaşı özel yapan, sadece devletler arası ihtilaflar değildi. Aynı zamanda bir insanın tutkularının, bir ulusu esir almasıydı. Gençliğinde silik ama hayalperest bir insanın gücü ele geçirdiğinde neler yapabileceğine şahit olmak bakımından önemliydi. Bir ulusun ezilmişliğinin verdiği öfkenin bir insanda nasıl sembolleşebildiğini gördük. Galip devletlerin, bir ulusun onuruyla çok da oynamaması gerektiğini öğrendik.
Savaş bitti ve kışkırtıcılar Nuremberg'de cezalandırıldı. Sonra ne oldu? Soğuk savaşla beraber insanlığı bir kaç defa yok edecek nükleer silahlarımız oldu. Savaştan sonra yeni Hitlerler çıkmasın diye kurulan BM bugün sadece isimden ibaret içi boş bir kurum. Bugün esen savaş rüzgarlarının sebebi de Naziler değil. Şeytan kendini farklı kılıklarda göstermeye devam ediyor. Tarihte tekrar eden şey savaşlar, suçluların yargılanması, cezalandırılması ve yeniden yeni savaşlara yelken açılması. Bir türlü yapamadığımız şey ise insanın ikiyüzlülüğünü yargılayıp cezalandıramayışımız.
Bu bölümde 2. Dünya Savaşının kaderini Doğu Cephesi’nin belirlediğini, erkeklerin savaşında kadınların yaşadığı travmaları anlattım. Ayrıca müttefiklik ilişkilerinin verdiği güvensizliğin Stalin’de paranoyak tutumlara sebep olduğunu açıklamaya çalıştım. 1. Dünya Savaşı’nın Hitleri nasıl yarattığını da Monolog'da detaylarıyla bulabilirsiniz.

Wednesday Mar 05, 2025
Yapay Zeka: İnsanın Tanrıya Ulaşma Mücadelesinde Son Nokta
Wednesday Mar 05, 2025
Wednesday Mar 05, 2025
İnsanın yaratıcı tarafı onun tanrısal yönünü yansıtıyor. Bu dünyada çok kısa zamanda yarattığımız medeniyet, Tanrı’nın kendi zaman ölçeğinde dünyayı 6 günde yaratmasına benzemiyor mu?
Bugün yapay zeka, teknolojide geldiğimiz son nokta; belki de tek başımıza ürettiğimiz son teknoloji. Bundan sonraki teknolojileri, muhtemelen yeni ortağımız yapay zekayla birlikte üreteceğiz. Yapay zekanın bu oyun değiştirici özelliği, bizi Tanrı’ya daha çok yaklaştırıyor sanki.
İnanç tarihinde Prometheus’un ateşi insanlara vermesi ve Şeytan’ın yasak meyveyi insana sunması, bilginin insana ulaşmasını anlatan olaylar. İnsan yeni şeyler bildikçe Tanrı’yı rahatsız eden yeni sorular sormuş. Her bozulmadan sonra Allah, yeni bir peygamber göndermiş ve bir baba gibi kullarına aynı öğütleri vermiş. Ne var ki insan soru sormayı bırakmıyor. Anlayamadığını da inancıyla kapatmaya devam ediyor. Bu süreç, yapay zekayla yeni bir anlam kazanıyor. Cansız bir varlığa soluğumuzu üfleyerek ona yaratma gücümüzü veriyoruz.Bu bölümde, insanın inanç dünyasında yaşadığı bu süreci daha detaylı işledim. Ayrıca gelecekte yapay zeka ile nasıl bir sosyal yapı olabileceğini de anlatmaya çalıştım. Daha fazla detay ve kaynağı Monolog’da bulabilirsiniz.

Neden Buradayız?
Sahip olduğumuz değerler değişiyor ve yenilerini kazanıyoruz. Mesela yapay zeka diye hayatımıza yeni bir kavram giriyor. Felsefeden matematiğe, cinsiyetten iklime kadar tüm alanlarda yapay zekaya bir başlık açıyoruz.
Bizi diğer canlılardan farklı kılan özellik çevreyi kendimize göre değiştirebilmemiz. Bunu da ateşten tekerleğe, sabandan buhar makinesine kadar ürettiğimiz teknolojilerle başardık. Aynı şeyi bugün yapay zekayla yapıyoruz.
Teknoloji çağı, eski dönemi kapatıp hepimize yeni bir başlangıç yapma fırsatı sunuyor. Dünyanın yakıcı sorunlarına yeni teknolojik araçlarla çözümler üretebiliyoruz. Mesela kadınlar, teknolojideki gelişmelerin sonucunda ortaya çıkan fırsatları değerlendiriyor. Cinsiyet ayrımcılığı, yavaş yavaş sorun olmaktan çıkıyor. Öte yandan iklim sorunu, yapay zeka teknolojileriyle şiddetini azaltıyor. Verinin yönettiği dünyada hepimiz birbirimize daha sıkı bağlanıyoruz. Her şeyin hızla değiştiği böyle bir dünyada yeni bir kültür ve ortak bir tarih yaratıyoruz. Ancak her dönüşümde olduğu gibi, her şey birbirine yaklaştıkça zihnimiz her zamankinden daha fazla konuşuyor.
Birçok sorun çözülürken, yeni dönem yeni sorunlarla beraber geliyor. Makine zekasının arttığı, süper zekaya doğru, öngöremediğimiz bir dünyaya adım atıyoruz. Teknolojinin hızı, bizi ufku belirsiz yeni bir dünyayla tanıştırıyor. İnsanlık yeniden doğuyor dersek herhalde yanılmayız.
Son çeyrek yüzyılda yarattığımız bilgi, neredeyse tüm insanlık tarihinde yarattığımızdan daha fazla. Böyle bir bilgi bombardımanı altında zihin dünyamız değişiyor. Saniyede binlerce algı uyandıran böyle bir çevrede zihin karmaşası yaşamamız çok normal. Böyle bir kaosta da söyleyecek bir şeylerimiz olmalı. Zihin Karmaşasında bunları konuşuyoruz. Bizi yakından ilgilendiren sorunlar hakkında farklı bir bakış açısı yakalamaya çalışıyoruz. Bize değer katacak yeni fikirler yaratma çabasındayız. Her şeyin belirsiz olduğu bir zamanda, gözümüz kapalı el yordamıyla ilerlerken birbirimize gerçekten çok ihtiyacımız var.
Zihin Karmaşası'nda paylaştıklarımızı, www.monologblg.com adresinden de takip edebilirsiniz.