Episodes

2 hours ago
Budizm: Din Değil, Bir Yaşam Yolu
2 hours ago
2 hours ago
Gotama Buddha, sözlerinde aydınlanmanın peşinden koşmak için değil, iyiyi aramak için saraydan ayrılıp doğaya karıştığını belirtir. Bu "iyi” iyinin ve kötünün ötesindedir. O, 29 yaşında ayrıldığı saraydan 80 yaşında Kusinagar'da ölene kadar en iyi nasıl yaşanacağını aramıştır. Başkalarının ne yaptığı değil, kişinin hakikati araması önemlidir. Herkes kendisi için gerekeni yapar.
Doğu maneviyatında fiziksel dünya, Batı'da olduğu gibi salt madde değil, zihin ve bedenin koşullu birlikteliğidir. Kuantum fiziğinin gösterdiği gibi, gerçeklik algımızın ötesine uzanan bu derinlik, Buddha'nın duyuların yanıltıcı olduğunu anlatan acının soylu nedeni (Samudaya) gerçeğine de güzel bir göndermedir. Bu gerçek Batı'yı ve Doğu'yu birbirine yaklaştırır ve birbirlerinin göremediği gerçeği görmelerini sağlar. Belki de insanlığın aradığı evrensel huzur bu farklı yöntemlerin diyaloğunda yatıyordur.
Konu inanç olunca günlerce konuşulabilir. Oysa kişisel inanç söz konusu olduğunda, Budizm'de olduğu gibi insan biraz içine dönmelidir. Kısacası insanlar biraz yalnız kalmayı öğrenmelidir. İnsanın iç huzurunu yakalaması için içindeki cevherden başka birine ihtiyacı yoktur. En büyük cehennem arzulara bağlılık, cennet ise zihinsel kurtuluştur. Bu bağlamda, herkes kendi cennet ve cehennemini yaşar.
Kutsal birini anlatmak, çevresi efsanelerle çevrili olduğu için gerçekten çok zor. Özellikle üzerine yeni eklemeler yapıldıkça birçok efsane ve mitin arasında doğruyu yakalamak bir tarihçi için oldukça yıpratıcı olmalı. Peygamberler veya bir öğretinin kurucuları, bütün insanlığın içindeki saklı düşünceleri dile getirebildiği, hakikati kavradığı için tanrılaştırılırlar. Ancak renklendirmelerin ve kutsallaştırmaların arasında gerçeği görmek de bir o kadar zorlaşır.
Ne var ki zaman ilerledikçe unutan bir hafızaya sahip insan için mucizelerin varlığının geçerli bir sebebi var. Zamanla hafıza arasındaki bu ters orantı, tıpkı geçen hafta tartıştığımız gibi, inançlarımızı canlı tutan mucizeleri bizim açımızdan gerekli kılar. Bu dinleri kuranlar bugünleri görebilselerdi, öğretilerinin bu şekilde yorumlanmasına herhalde hayret ederlerdi. Bununla birlikte inançların bu kadar diri kalmasında da efsanelerin büyük payı olduğunu anlarlardı.
Bu hafta Siddartha Gotama, yani Buddha'yı anlattım. Binlerce yıl önce, kadim bir diyarda hayatın ve acının anlamını sorgulayan ve yol arayışında varoluşun sırlarına bir bodhi (incir) ağacının altında ulaşan Buddha’nın ölene kadar sürdürdüğü hakikat yolculuğunu öğrenmek için lütfen podcasti tıklayın.
İyi Pazarlar..
Not: Sohbeti daha detaylı olarak Monolog'da okuyabilirsiniz.

Sunday Jun 29, 2025
Tarih Ne Kadar Nesnel Olabilir?
Sunday Jun 29, 2025
Sunday Jun 29, 2025
Tarih bilimi, doğaüstü olaylara yaklaşırken onları rasyonel bir yapıya oturtmaya çalışır. Anlatılan mucizelere makul, doğaüstü olmayan, fiziksel ve sosyal yasalara uygun bir açıklama bulmayı hedefler. Burada tarih, mucizelerin varlığını inkar etmez, sadece onları tarihsel araştırma kapsamının dışında tutar.
Kutsal bir kişilik, gerçek kabul ettiğimiz anlatıların aslında üzeri mucizelerle örtülmüş bir halidir. Dokunmanın yasak ve sorgulamanın saygısızlık kabul edildiği mitlerden ibarettir.
İnsandaki bu yüceltme eğilimi, gerçeğin her zaman bir sis perdesinin ardında kalmasına neden oluyor. Bu durumla inanç dünyasının dışında da sıkça karşılaşıyoruz. Örneğin bazı siyasi liderlerin veya ulusal kahramanların eksiklerini görmezden gelebiliyoruz. Bu durum, hayatın her alanında, gerçeğin aslında ne kadar yanlı bir hikaye olduğunu açıkça gösteriyor.
Bir tarihçinin karşılaştığı en zor durum, geçmişi en gerçekçi haliyle ortaya koyabilmektir. En gerçekçi diyorum çünkü saf gerçeği yansıtmak imkansızdır. Tarihin yazıldığı anda binlerce değişken iş başındadır ve bazıları bir daha ulaşılmamak üzere yok olurlar. Kısacası geçmişte yaşanan her ayrıntıyı, her düşünceyi ve her hissi birebir yeniden yaratmak pratikte mümkün değildir. Bu sebeple tarihi, elde kalan kısıtlı malzemeyle görebiliriz ve ona uygun yorumlarız.
Teknoloji bizi gerçeğe yaklaştırıyor mu, yoksa durum daha karmaşık bir hâl mi alıyor? Ve belki de en önemlisi, biz neden bu masallara, bu mucizelere ihtiyaç duyuyoruz?
Daha fazlasını içerikte bulabilirsiniz. Dilerseniz sohbeti Monolog'da daha detaylı okuyabilirsiniz.
İyi Pazarlar..

Sunday Jun 22, 2025
Davut'un Sapanı: İsrail'i Büyüten Güç, Dünya'ya Barışı da Getirir mi?
Sunday Jun 22, 2025
Sunday Jun 22, 2025
Bu bölümde insanlık tarihi boyunca, farklı coğrafyalarda, farklı liderlerin elinde bambaşka biçimler alarak defalarca tekrarlanan evrensel bir stratejiyi, “Davut’un Sapanı”nı anlatıyoruz. İsrail'in varoluş felsefesini ve politikalarını şekillendiren o 'Davut'un Sapanı' nedir? Ve en önemlisi, bu kadim strateji, Ortadoğu'ya, hatta Dünya’ya barışı da getirebilir mi? Bu konulara değiniyoruz.
Sohbeti daha detaylı olarak Monolog'daki yazımda ele aldım.
İyi Pazarlar..

Sunday Jun 15, 2025
Arama: İnsanın Evrenle Arasındaki Diyalog Köprüsü
Sunday Jun 15, 2025
Sunday Jun 15, 2025
Hızla değişen dijital dünyamızda, her gün milyonlarca soru soruyoruz. Google'a, Siri'ye, yeni nesil yapay zeka asistanlarına... Ama bu sorular, sadece bilgiye erişimi sağlamıyor. Sorgulara aldığımız cevaplar bizi ve toplumu aynı zamanda dönüştürüyor. Sundar Pichai'nin Lex Fridman'a verdiği cevaplar, aramaya yapay zeka dahil oldukça soruların anlamının değişeceğini anlatıyor. Yakın gelecekte sorgularımıza cevap almaktan daha çok akıllı soruların dönemi olabilir.
Bu bölümde, arama motorlarının evrimini ve bu evrimin hayatımızı nasıl iki katmanlı bir web'e bölebileceğini konuşuyoruz. Arama çubuğu, sandığımızdan çok daha fazlasını gizliyor.
Sohbeti daha detaylı olarak Monolog'daki yazımda okuyabilirsiniz.
İyi Pazarlar..

Sunday Jun 08, 2025
Kozmik Yankılar: Kütleçekimi, Karadelikler ve Varoluşun Gizemi
Sunday Jun 08, 2025
Sunday Jun 08, 2025
Fizik yasaları, uzay-zamanın derinlikleri ve galaksileri bir arada tutan o gizemli kuvvet.. Kütleçekimi bizi Dünya'ya bağlıyor, ama aynı zamanda akıl almaz bir yolculuğa çıkarıyor. Öyle ki, evrenin en ekstrem noktalarına, yani karadeliklere kadar uzanıyoruz.
Belki de bildiğimiz her şeyin ötesinde, bu karadelikler sadece bir sonu değil, aynı zamanda yeni bir başlangıcı anlatıyor olabilir. Karadelikler, yaşamın kendisinin, devasa bir kozmik döngünün sadece bir parçası olduğunu düşündürüyor.
Bu bölümde “Bugün, bir karadelikte mi yaşıyoruz?” sorusunun peşinde, bilimsel teoriler ve cesur spekülasyonlar arasında bir yolculuğa çıkıyoruz. Düşündüğümüzden çok daha farklı bir gerçekliğin kapılarını aralıyoruz.
Sohbeti daha detaylı olarak Monolog'da okuyabilirsiniz.
İyi Pazarlar..

Sunday Jun 01, 2025
Teknolojik Eşitsizliğin Yarattığı Uçurum, Bir Kavimler Göçüne Neden Olur mu?
Sunday Jun 01, 2025
Sunday Jun 01, 2025
Bugün dünyada derin bir gelir adaletsizliği yaşanıyor. Dünya'nın çehresini değiştiren teknolojik ve endüstriyel devrimler, genel refah ve verimliliği artırsa da, bu sadece belirli bölgelerde yoğunlaşıyor. Özellikle kuzey ve güney yarımküreler arasındaki uçurum, refah getirdiği iddia edilen bu devrimlerle daha da derinleşiyor. Dünya zenginliğinden alacağınız pay, yeteneklerinizden ve eğitiminizden ziyade, büyük ölçüde yaşadığınız ülkeye göre değişiyor. Kısacası, kim olduğunuzdan daha çok nerede doğduğunuz önem kazanıyor.
Bu bölümde, teknolojik ilerlemenin yarattığı küresel eşitsizlikleri ve bunun tetiklediği büyük demografik dönüşümleri, anlamlandırmaya çalışıyoruz. Afrika'dan Asya'ya, Avrupa'dan Amerika'ya uzanan göç hareketlerinin ardındaki 'enerji akışını' ve bu akışın dünyanın siyasi ve sosyal haritasını nasıl yeniden çizdiğini, gelecekte bizi nelerin beklediğini konuşuyoruz. İnsanlığın bu büyük 'denge arayışı' nereye varacak? Bu soruya yanıt arıyoruz.
Sohbeti Monolog'daki yazımızda daha detaylı okuyabilirsiniz.
İyi Pazarlar..

Sunday May 25, 2025
Milli Yapay Zeka'dan Yoksun Ülkelerin Bağımsızlığı Tehlikede mi?
Sunday May 25, 2025
Sunday May 25, 2025
Günümüz dünyasında teknoloji ve ulusal güvenlik kavramları hiç olmadığı kadar iç içe geçmiş durumda. Eskiden coğrafi sınırlar, askeri güç veya ekonomik büyüklüklerle ölçülen bağımsızlık, bugün yepyeni bir boyut kazandı: Yapay zeka ve veri egemenliği.
Birçok ülkenin üzerinde tartıştığı, ‘Milli Yapay Zeka’ geliştirme hedefi, aslında çok daha derin ve karmaşık bir soruya işaret ediyor: Gerçekten bir ülkenin bağımsızlığını garanti edebilir mi?
Bu bölümde, bu can alıcı sorunun peşine düşerken, veri savaşlarından dijital sömürgeleşmeye, hatta yapay zekanın kendi devletini kurma ihtimaline kadar uzanan geniş bir perspektifte bu konuyu ele alıyoruz.
Sohbeti daha detaylı olarak Monolog'da okuyabilirsiniz.
İyi Pazarlar..

Sunday May 18, 2025
Emojiler, Dijital Çağın Yeni Alfabesi mi?
Sunday May 18, 2025
Sunday May 18, 2025
Dünya, kelimelerin yetişmekte zorlandığı bir hızla değişiyor. Akıllı telefonlar elimizden düşmüyor, hayatlarımızın büyük bir kısmı ekranlara bakarak geçiyor. Ve bu rengarenk, hızlı dijital evrenin en dikkat çekici simgeleri de Emojiler oluyor.
İlk başta sadece eğlenceli küçük resimler gibi görünen bu semboller, aslında sessiz sedasız kendi aramızda yepyeni bir iletişim biçimi mi yaratıyor? Klavyemizin bir köşesinde duran o emojiler, binlerce yıllık insanlık iletişim tarihinin neresinde duruyor ve gelecekte bizi nasıl bir dil bekliyor?
Modern dijital iletişimde emojilerin ve diğer görsel öğelerin (GIF’ler, memler vb.) artan kullanımı, gerçekten de bazı eski medeniyetlerin alfabeleriyle benzerlikler taşıyor. Emojiler, kökenleri ve temel prensipleri anlamlara dayanan Sümer’in çivi yazısı, Mısır’ın hiyeroglifleri veya Çin yazısını çağrıştırıyor. İlk insanların duygularını resimlerle anlattığı mağara duvarlarının yerini, sanki bugün milyonlarca insanın aynı duyguları emojilerle yansıttığı dijital uzay alıyor.
Hızın geçerli olduğu dijital çağda, soyut olan düşünce ve duyguları daha kolay aktarmak için emojilere gerçekten ihtiyacımız var. Öyle ki, emojiler, aklımızdakileri kelimelerin dolaylılığı olmadan, daha az yorum gerektirecek şekilde anlamayı kolaylaştıran çok güçlü araçlar. Bazen bir mesajı tek bir kelimeye bile gerek kalmadan, bazen de en az kelimeyle öyle net iletebiliyoruz ki, yanlış anlamaların yol açabileceği zaman kayıpları önemli ölçüde azalıyor. Örneğin, sadece bir “👍” simgesi çoğu zaman “Tamam, anlaşıldı, onaylıyorum” gibi ifadelerin tüm anlamını karşılayabiliyor. Tıpkı “Anladım 👌” veya “Çok gülüyorum 😂” ifadelerini emoji ile kısaltıp netleştirmek gibi.
Bu bölümde, dijital dilin katmanlarını aralıyor, emojilerin sadece birer resimden fazlası olduğunu keşfediyoruz.
Metin tabanlı iletişimin getirdiği duygusal boşlukları nasıl doldurduklarını, nesiller arası iletişimdeki rollerini, yapay zekanın bu denklemi nasıl değiştirdiğini ve emojilerin gerçekten de “Yeni Alfabenin Habercileri” olup olmadığını sorguluyoruz. Kendi değerlerini ve iletişim dilini oluşturan yeni neslin anlam dünyasını emojilerde araştırıyoruz. Son olarak yeni görsel/sembolik dilin üzerine nasıl bir bilinç ve sosyal yapı oluşabileceği hakkında bir düşünce deneyi yapıyoruz.
Podcasti detaylarıyla Monolog'da okuyabilirsiniz.
İyi Pazarlar..

Neden Buradayız?
Sahip olduğumuz değerler değişiyor ve yenilerini kazanıyoruz. Mesela yapay zeka diye hayatımıza yeni bir kavram giriyor. Felsefeden matematiğe, cinsiyetten iklime kadar tüm alanlarda yapay zekaya bir başlık açıyoruz.
Bizi diğer canlılardan farklı kılan özellik çevreyi kendimize göre değiştirebilmemiz. Bunu da ateşten tekerleğe, sabandan buhar makinesine kadar ürettiğimiz teknolojilerle başardık. Aynı şeyi bugün yapay zekayla yapıyoruz.
Teknoloji çağı, eski dönemi kapatıp hepimize yeni bir başlangıç yapma fırsatı sunuyor. Dünyanın yakıcı sorunlarına yeni teknolojik araçlarla çözümler üretebiliyoruz. Mesela kadınlar, teknolojideki gelişmelerin sonucunda ortaya çıkan fırsatları değerlendiriyor. Cinsiyet ayrımcılığı, yavaş yavaş sorun olmaktan çıkıyor. Öte yandan iklim sorunu, yapay zeka teknolojileriyle şiddetini azaltıyor. Verinin yönettiği dünyada hepimiz birbirimize daha sıkı bağlanıyoruz. Her şeyin hızla değiştiği böyle bir dünyada yeni bir kültür ve ortak bir tarih yaratıyoruz. Ancak her dönüşümde olduğu gibi, her şey birbirine yaklaştıkça zihnimiz her zamankinden daha fazla konuşuyor.
Birçok sorun çözülürken, yeni dönem yeni sorunlarla beraber geliyor. Makine zekasının arttığı, süper zekaya doğru, öngöremediğimiz bir dünyaya adım atıyoruz. Teknolojinin hızı, bizi ufku belirsiz yeni bir dünyayla tanıştırıyor. İnsanlık yeniden doğuyor dersek herhalde yanılmayız.
Son çeyrek yüzyılda yarattığımız bilgi, neredeyse tüm insanlık tarihinde yarattığımızdan daha fazla. Böyle bir bilgi bombardımanı altında zihin dünyamız değişiyor. Saniyede binlerce algı uyandıran böyle bir çevrede zihin karmaşası yaşamamız çok normal. Böyle bir kaosta da söyleyecek bir şeylerimiz olmalı. Zihin Karmaşasında bunları konuşuyoruz. Bizi yakından ilgilendiren sorunlar hakkında farklı bir bakış açısı yakalamaya çalışıyoruz. Bize değer katacak yeni fikirler yaratma çabasındayız. Her şeyin belirsiz olduğu bir zamanda, gözümüz kapalı el yordamıyla ilerlerken birbirimize gerçekten çok ihtiyacımız var.
Zihin Karmaşası'nda paylaştıklarımızı, www.monologblg.com adresinden de takip edebilirsiniz.