Episodes

Friday Feb 28, 2025
Siyah Tarihi Ayı: Siyahın Gözünden Hayata Bakmak
Friday Feb 28, 2025
Friday Feb 28, 2025
Her yıl 01 Şubat-01 Mart tarihleri arasında ABD’de, Afro Amerikalılar, Siyah Tarihi Ayı’nı kutlarlar. Şubat ayı boyunca bir tema çerçevesinde siyahilerin topluma yaptıkları katkılar anlatılır. Bu yılki tema, Afro Amerikalıların çalışma hayatındaki başarılarını kapsıyor.
Siyah Tarihi Ayı’nın Dünya’nın 1 numaralı ülkesinde kutlanması, tüm dünyada ırkçılık ve ayrımcılık konusunda farkındalığın artmasına neden oluyor.
Bugün Dünya’da dengeli bir barışın önündeki en büyük engel ırkçılık ve ötekileştirmedir. Oysa ırkçılık beynin kalbi, kalbin karaciğeri, ayakların elleri reddetmesi gibi doğaya ve insanlığa aykırı, yapay bir kavramdır. Aynı biyolojiye sahip bir insanın bir diğerini yok saymasını anlamak mümkün değil. Bu düşünce, hastalıklı bir zihnin ürünüdür. Siyah olmanın mı yoksa bu zihin yapısıyla yaşamanın mı daha acı verici olduğunu tartışmak bile anlamsızdır.
Dünyamızda süregelen birçok sorunun temelinde ekonomik eşitsizlik yatıyor. Irkçılık, ayrımcılık ve ötekileştirme gibi olgular, genellikle ekonomik güçlüklerle iç içe geçiyor. Bu seneki tema kapsamında, daha adil ve barışçıl bir dünya yaratmanın yollarından biri, ekonomik güçlenmeyi desteklemektir. Özellikle tarihsel olarak dezavantajlı konuma itilmiş insanların ekonomik olarak güçlenmesi, toplumsal dengeyi sağlamak ve farklı bakış açılarının değerini ortaya çıkarmak açısından büyük önem taşır.
Siyahilerin kendi kültürel kimliklerini ve özgün bakış açılarını korumaları ve ifade etmeleri, dünyanın eksik tarafını tamamlar. Dünyadaki zıtlıklar dengede olursa barışı yakalayabiliriz. Siyahi insanlar, artık bir yüklem değil özne olduğunda, bugüne kadar dışında kaldıkları denklemin bir parçası olabilirler.
Yurtdışından bir okuyucum, Amerika ve Avrupa’daki siyahilerin sahip olduğu işletmelerin bir listesini web sayfamda yayınlamam için gönderdi. Bende yazımın altında yayınlayarak listeyi paylaştım.
Her şeyin yakınlaştığı bugünkü dünyada bir kelebek etkisinin gücünü küçümsemeyelim. Şunu lütfen unutmayalım, siyahiler gibi ötekileştirilen diğer insanların üretime katılması, ekonomik refahın dünyada daha geniş kitlelere yayılmasını sağlar. Bu da daha çok barış ve özgürlük demektir.

Sunday Feb 23, 2025
Santorini'de Tehlike Çanları mı Çalıyor?
Sunday Feb 23, 2025
Sunday Feb 23, 2025
Yunan adası Santorini, tarihin ender dağıttığı ayrıcalığa sahip bir volkanik adalar topluluğudur. Ancak son zamanlarda kalderadaki gelişmeler, Dünya'nın dikkatini Santorini'ye çekiyor. Ocak ayından bu yana oluşan sismik hareketler, bilim insanlarını endişelendiriyor. Özellikle Şubat ayında sıklaşan depremlerin bazılarının çok uzaklardan hissedilmesi, daha büyük bir felaketin habercisi olabilir mi? Sismik hareketler sadece Santorini'yi değil, tüm Akdeniz'i etkileyecek bir jeolojik felaketin eşiğinde olduğumuz konusunda bizi uyarıyor.
Bilim Dünyası, Santorini’deki gelişmeleri çok yakından takip ediyor. Dünya düşünce tarihine Atlantis Efsanesini hediye eden bu kalderada yaşanan sismik hareketlerin bilim insanlarını endişelendirmesi son derece normal. Dünya’nın dikkatini bu bölgeye vermesinin bir başka nedeni de son yıllarda yaşanan felaketlerin boyutlarının büyümesi. Doğa olayları, yalnızca sıklığıyla değil, ölçeğiyle de dünyayı şaşırtıyor.
Artık felaketler küçüklüğünü kaybediyor. Mesela Los Angeles'taki yangınlar neredeyse bir kenti tamamen yutabilecek kadar büyürken, Antakya depremi gibi bir afet yalnızca bir şehri değil, 10'dan fazla şehri aynı anda etkileyebiliyor. Avustralya'daki devasa orman yangınları, Pakistan'ın üçte birini sular altında bırakan seller ve Japonya'da binlerce kişinin hayatını kaybettiği deprem ve tsunami, bizlere felaketlerin ölçeğinin büyüdüğünü gösteriyor. Yaşanan doğa olayları yerel de olsa küresel bir etki yaratıyor. Son 15 yılda yaşanan doğa olaylarının çeşitliliği ve etkisi, ister istemez nereye gidiyoruz sorusunu sormamıza neden oluyor.
İklim değişikliği, nüfus artışı ve doğal dengelerin bozulması, bu tür olayları daha sık ve daha yıkıcı hale getiriyor. Belki de iklim krizinin getirdiği psikoloji, algılamalarımızı değiştiriyor. Dünya'nın herhangi bir yerindeki doğa olayının bizden çok uzakta olmadığını düşünüyoruz. İşte tam da bu nedenle, Santorini'deki volkanik aktivite ve olası etkileri, yalnızca Akdeniz'i değil, tüm Dünyayı ilgilendiren bir konu haline geliyor.
Bir tsunami riski var mı? Eğer yoksa hangi şartlarda oluşabilir?
Santori’de yaşanacak olası bir depremde meydana gelecek tsunaminin etki alanı nereler olabilir?
Akdeniz, bir tsunamiye hazır mı?
Bu bölümde, Santorini'nin tarihsel patlamalarından güncel risklere kadar bizi nelerin beklediğini anlatmaya çalıştım.
Santori’de olanları anlamak, bölgede yaşayan bizler için çok önemli.
İyi Pazarlar..
Not: Podcasti buradan okuyabilirsiniz.

Sunday Feb 16, 2025
Kötülük, Tatmin Edilmeyen İyilik midir?
Sunday Feb 16, 2025
Sunday Feb 16, 2025
Halil Cibran, kötülüklerin en sonunda iyiliğe döndüğünü bir şiirinde şöyle anlatır.
"Yalnızca içinizdeki iyilikten bahsedebilirim, kötülükten değil. Çünkü kötülük, kendi açlık ve susuzluğu içinde azap çeken iyilikten başka ne olabilir ki?"
Bu mısradan ne anlamalıyım?
İyiliğin ve kötülüğün birbirinin sebebi ve sonucu olduğunu mu yoksa birbirini tamamlayan zıtlıklar olduğunu mu?
Yoksa insanın özünde kötü olmadığını, kötülüğün iyiliğin bozulmuş bir versiyonu olduğunu mu?
Belki de hepsi..
Bugünlerde eksikliğini en çok hissettiğimiz şey, galiba empati yoksunluğu. Sosyal medyada birbirimize attığımız kibirli yorumlardan, trafikte birbirimize gösterdiğimiz sabırsızlığa kadar... Neredeyse her an, birbirimizi dinlemek yerine, hep bir açık arıyoruz. İçimizdeki iyiyi kaybetmiş gibiyiz. Belki de iyilik, kötülüğün bu kadar sıradanlaştığı bir zamanda, bizden umudunu kesip, içimizdeki en korunaklı köşeye sığınmış durumda. Onu saklandığı yerden çıkarmak, belki de kendimizi yeniden keşfetmekle başlıyor.
İyilik gibi nadir bir kavramın nasıl ortaya çıktığını sorduğumuzda, bunun kötülüklerle mücadeleden doğduğunu söyleyebiliriz. Kötülükler ise, sıradanlığın ve duyarsızlığın içinde kolayca yayılıyor.
Peki kendimizi de kaptırdığımız bu sıradanlık, sizce de kötülüğü üretmiyor mu? Düşünce yoksunluğunun getirdiği vasatlık, bizim tercihimiz olmuyor mu?
Yayınımda iyiliği ,birilerine yardım etmek, adaletli olmak ya da başkalarının hakkını savunmak gibi, onaya bağlı bir kavram olarak düşünmedim. Başkalarından daha az şey beklediğimiz, düşünen ve empati yapabilen özgür bireyler olmanın iyiliği temsil ettiğini anlatmaya çalıştım. Eğer bunu başarabilirsek, takdir ölçülerimizin değişebileceğini ve diğer erdemleri de bir karşılık beklemeden yapabileceğimizi düşünüyorum.
Gerisini podcast ve Monolog'da bulabilirsiniz.
İyi Pazarlar..

Sunday Feb 09, 2025
Elon Musk, Ün ve İnsanlık Arasında Bir Yerde
Sunday Feb 09, 2025
Sunday Feb 09, 2025
Hepimizin bir öz değeri var ve tanındıkça bu öz değerimiz artıyor. Daha çok insan tarafından tanınmayı kitlelere ulaşacak bir basamak olarak görüyoruz. Kitleye ulaşsak bile bu bizim için yine de yeterli olmuyor. Bu sefer, yaşadığımız zamanın ötesine uzanarak gelecek kuşakların bizi tanımasını istiyoruz. Ancak bunu başarmak, büyük hayalleri gerçeğe dönüştürerek oluyor. Her büyük hayal de geçmişin izlerini taşıyor.
Elon Musk, geçmişten akan bu hayallerle beslediği tutkusunu gerçeğe dönüştürme fırsatını yakalıyor. Bundan sonra kurulacak hayallerin çapı hakkında da bize bir ipucu veriyor.
İnsanın şan ve ölümsüzlük arayışı, gelecekteki medeniyetlerin de şekillenmesinde önemli bir rol oynuyor. Geçmişten beslenen hayal gücü, bugünün ve yarının hayallerini şekillendiriyor. Elon Musk da bu köprüyü geçmişten geleceğe uzatan isimlerden biri. Onun uzayda koloni kurma tutkusu, sadece bir macera değil, insanlığın geleceğine dair bir vizyon. Musk, geçmişin hayallerini bugüne taşıyarak, geleceğin sınırlarını zorluyor.
İnsanın bu öngörülemez doğası, onu her zaman yeni sürprizlere, yeni hayallere yöneltiyor. Gelecek, her zaman hayal ettiğimizden farklı olsa da adımızı geleceğe taşıma tutkumuzun hiç bitmeyeceği kesin gibi.
Peki Elon Musk'ı bu kadar tutkulu yapan ne? Hayalleri nereden besleniyor?
Ayrıntıları Zihin Karmaşası ve Monolog’da bulabilirsiniz.
İyi Pazarlar..

Wednesday Feb 05, 2025
Aşk, Duyguların En Güzeli
Wednesday Feb 05, 2025
Wednesday Feb 05, 2025
Aşk, dünyada en eski ve en güçlü duygudur.Doğanın temelinde sevgi vardır ve kendini aşk ile yeniler. Doğada her varlık gibi biz de duygularımızı aşk ile tazeleriz. Aşk, dünyada hayatla başlayan en temel duygudur.Kadın ve erkek aşk sayesinde doğasını keşfeder. Erkekteki güç sevdiği kadın karşısında boyun eğer. Sevilen ve arzulanan kadın kendini güvende hisseder. İnsanın çelişkili doğasını hangi duygu gösterir diye sorsak herhalde bu aşk olurdu. Çok iyi bildiğimiz bir insanı çok kötü görebiliriz. Neşe dolu insan aşkından yataklara düşebilir. Bazı insanlar aşk uğruna servetlerini, dostlarını ve statülerini bırakabilir. Mesela VIII. Edward sevdiği kadınla evlenebilmek için Büyük Britanya Krallığını bırakmış ve ölene kadar evli kalmıştır.
Bu bölümde aşkı anlatmaya çalıştım. Monolog'da podcasti okuyarak da dinleyebilirsiniz.

Sunday Feb 02, 2025
Felaketler İnsan Doğasını Nasıl Etkiliyor?
Sunday Feb 02, 2025
Sunday Feb 02, 2025
Felaket, bizde üzüntü ve keder gibi, doğamıza uygun hislerin yaşandığı bir olgudur. Doğamızda böyle fırtınalar yaratan bu olgu, duygu dünyamızda başlarda bir karmaşaya sebep olur. Ancak ruhumuz iyi bir çözümleyicidir. Umut gibi yapıcı duyguların devreye girmesiyle, bozulan dengemiz yeniden eski haline kavuşur.
Doğanın tedirgin edici genişiliği, henüz bizim bilmediğimiz, bugüne kadar karşılaştığımız felaketlerden daha farklı zorlukları barındırıyor. Teknoloji üretebilen biz de doğayı keşfederken sadece bu felaketleri keşfetmiyoruz. Aynı zamanda onun bir çözümü olduğunu da öğreniyoruz. Her bulduğumuz çözüm, bizi yeni bir zorlukla karşı karşıya getiriyor. Ancak bu durum zihnimizi daha da genişleterek bizi yeni bir boyuta taşıyor. Bu, bize yaşamın bir uyum meselesi olduğunu öğretiyor. Böylelikle doğayı olduğu gibi kabul edebiliyoruz.
Yakın tarihlerde bizzat yaşadığımız pandemi ve deprem gibi afetler, felaketlerin insan doğası üzerindeki etkileri hakkında bize daha fazlasını söyleme fırsatı veriyor.
Sadece doğal felaketler değil, insan kaynaklı felaketlerin de bizde yarattığı etkileri anlatmaya çalıştım. Soğuk Savaş döneminde, on yıllarca kıyamet senaryosu altında yaşayan bir kuşağın mensubu olarak kendi deneyimlerimden örnekler verdim.
Daha fazlasını podcast ve Monolog'da bulabilirsiniz.

Sunday Jan 26, 2025
Dünya Bir Bilgisayar mı?
Sunday Jan 26, 2025
Sunday Jan 26, 2025
4,5 milyar yaşındaki dünyada 300 bin yaşında olan modern insanın son 500 yılda sorduğu sorular muazzam bir bilgi birikimi yarattı. Artık zekamız bu dünyanın ötesine uzanırken evreni anlama biçimimiz kökten değişiyor.
Belki de modern insanla başlayan bu süreçte kozmosun bu bölgesinde tüm evreni etkileyecek yeni bir big bang yarattık.
O halde şu soruyu sormanın artık haklı gerekçeleri olduğunu düşünebiliriz. Bu bilgi patlamasını başlatan biz olsak da bu süreci Dünya gibi devasa bir bilgisayar yönetiyor olabilir mi? Evrenin temel yapı taşları ve fizik yasaları, bir bilgisayar programının kodları olamaz mı?
Belki de “Bir Otostopçunun Galaksi Rehberinde” yazdığı gibi Dünya’da bizden daha zeki bir varlığın üzerimizde deneyler yaptığı bir simülasyonuz.
Bu düşünce, hem heyecan verici hem de ürkütücü gelse de bir o kadar özgürleştiricidir çünkü evrenin sonsuz olasılıklara açık olduğunu gösterir. Bu sebeple bunlara olmayacak şeyler gözüyle bakmamalıyız. Sonuçta Tanrı'ya da inanırız ama onu görmeyiz.
Daha fazlası için pod yayınımı dinleyebilir ve Monolog'daki yazımı okuyabilirsiniz.

Sunday Jan 19, 2025
Edebiyat Bana Ne Kazandırıyor?
Sunday Jan 19, 2025
Sunday Jan 19, 2025
Hayatın karmaşası içinde kendimizi kaybolmuş gibi hissettiğimiz anlarda edebiyat, bize bir sığınak, bir rehber ve bir dost olur. Farklı yazarların farklı dünyalarına adım atarak kendimizi daha iyi anlar, dünyayı farklı bir perspektifle görürüz.
Edebiyat, kişisel bir deneyimdir. Her birimizin içinde özel duygular ve düşünceler oluşturur. Ancak herkesin kendi dünyasında farklı yankılar uyandırsa da, hepimize ortak bir dil, ve ortak bir düşünme biçimi sunar. Edebiyatla daha derin bir anlayışa sahip oluruz.
Edebiyatın bizi dönüştüren bir simya olduğunu söyleyebilirim. Ham bir cevher olarak geldiğimiz bu hayatta edebiyat bizi altına çeviren şeydir. Her okuduğumuz kitapta yeni birileriyle tanışır, yeni hayatları ortaya çıkarırız. "Bir kitap okudum, hayatım değişti" derken, kitapta yazılan hayatı okuyarak onu biz hayata taşırız.
Hepimizin mutluluğu aradığı sırlarla dolu bir dünyada yaşıyoruz. Ancak mutlu olmak, biraz da çevremizi saran bu gizemlerin farkına varmamıza bağlı. Bu gizemlerin ayırdına varmamız da bize yaşamı keşfetmemiz için verilen zihnimizi genişletmekle mümkün. Kendimizi keşfedebileceğimiz en iyi araç da kitaplardır.
Edebiyatın genişletici etkisini kendi deneyimlerime dayanarak anlatmaya çalıştım. Daha fazlası için lütfen pod yayınımı dinleyin veya yazımı okuyun.
İyi Pazarlar..

Neden Buradayız?
Sahip olduğumuz değerler değişiyor ve yenilerini kazanıyoruz. Mesela yapay zeka diye hayatımıza yeni bir kavram giriyor. Felsefeden matematiğe, cinsiyetten iklime kadar tüm alanlarda yapay zekaya bir başlık açıyoruz.
Bizi diğer canlılardan farklı kılan özellik çevreyi kendimize göre değiştirebilmemiz. Bunu da ateşten tekerleğe, sabandan buhar makinesine kadar ürettiğimiz teknolojilerle başardık. Aynı şeyi bugün yapay zekayla yapıyoruz.
Teknoloji çağı, eski dönemi kapatıp hepimize yeni bir başlangıç yapma fırsatı sunuyor. Dünyanın yakıcı sorunlarına yeni teknolojik araçlarla çözümler üretebiliyoruz. Mesela kadınlar, teknolojideki gelişmelerin sonucunda ortaya çıkan fırsatları değerlendiriyor. Cinsiyet ayrımcılığı, yavaş yavaş sorun olmaktan çıkıyor. Öte yandan iklim sorunu, yapay zeka teknolojileriyle şiddetini azaltıyor. Verinin yönettiği dünyada hepimiz birbirimize daha sıkı bağlanıyoruz. Her şeyin hızla değiştiği böyle bir dünyada yeni bir kültür ve ortak bir tarih yaratıyoruz. Ancak her dönüşümde olduğu gibi, her şey birbirine yaklaştıkça zihnimiz her zamankinden daha fazla konuşuyor.
Birçok sorun çözülürken, yeni dönem yeni sorunlarla beraber geliyor. Makine zekasının arttığı, süper zekaya doğru, öngöremediğimiz bir dünyaya adım atıyoruz. Teknolojinin hızı, bizi ufku belirsiz yeni bir dünyayla tanıştırıyor. İnsanlık yeniden doğuyor dersek herhalde yanılmayız.
Son çeyrek yüzyılda yarattığımız bilgi, neredeyse tüm insanlık tarihinde yarattığımızdan daha fazla. Böyle bir bilgi bombardımanı altında zihin dünyamız değişiyor. Saniyede binlerce algı uyandıran böyle bir çevrede zihin karmaşası yaşamamız çok normal. Böyle bir kaosta da söyleyecek bir şeylerimiz olmalı. Zihin Karmaşasında bunları konuşuyoruz. Bizi yakından ilgilendiren sorunlar hakkında farklı bir bakış açısı yakalamaya çalışıyoruz. Bize değer katacak yeni fikirler yaratma çabasındayız. Her şeyin belirsiz olduğu bir zamanda, gözümüz kapalı el yordamıyla ilerlerken birbirimize gerçekten çok ihtiyacımız var.
Zihin Karmaşası'nda paylaştıklarımızı, www.monologblg.com adresinden de takip edebilirsiniz.