Episodes

Sunday Aug 31, 2025
Ölüm Gerçekten Bir Son mu?
Sunday Aug 31, 2025
Sunday Aug 31, 2025
Ölüm, bilimin çözemediği en kadim gizem... Onun ne içinde kalıyor ne de bilim ölümün bir son olduğunu kabul ederek onu dışlıyor. Öldükten sonra bilince ne olduğu, bilim ve teknoloji geliştikçe daha cesur ve sık sorulan bir soru olmaya başladı.
Aslında ölüm, insanlık tarihinin en belirleyici kavramlarından. İnsan, diğer dünya ile iletişim kurmanın yollarını hep aramış; ölümün soğuk sessizliğine bir cevap, sevdiklerimize bir el sallayış umuduyla parapsikolojiden kehanete kadar birçok yöntemle bilinmezi anlamlandırmaya çalışmış. Sadece bilim değil, edebiyat, sanat ve sinema da bu fenomenden beslenmiş. Marcel Proust'un “Kayıp Zamanın İzinde” romanı ve Christopher Nolan'ın “Interstellar”ı gibi, maneviyatımızı ve düşünce dünyamızı zenginleştiren eserlere ilham olmuş.
İnsan olarak hep sorduk; Ölümden sonra yaşam var mı? Bunun izlerin, Edgar Allan Poe'nun korkularında Albert Einstein'ın mektuplarında arıyoruz. Ölüm sonrası yaşam fikrinin insan zihninde ve kültüründe nasıl şekillendiğini araştırarak bulmaya çalışıyoruz.
Sohbeti daha detaylı olarak Monolog'da okuyabilirsiniz.
İyi Pazarlar..

Saturday Aug 23, 2025
Zihnin Tercümanı: Genie 3 İle Geleceğe Bakış
Saturday Aug 23, 2025
Saturday Aug 23, 2025
Google, yakın zamanda Genie 3 teknolojisini duyurdu. Her gün bir yenilik duyuyoruz, ‘bundan ne farkı var?’ diyebilirsiniz. Ancak Genie 3, düşünce ile eylem arasındaki mesafeyi sıfıra indiriyor. İnsan, yapay zekayla beynini modellemeye çalışırken, Genie 3 ile zihnindekileri gerçek dünyaya simüle edebileceği bir kapıyı aralıyor. Yani zihnimizde canlandırdığımız hayallerin fiziki dünyada temsili artık mümkün. Daha az sözcükle daha dinamik bir dünya... Adeta bilincin genişlemesi.
Son teknolojileri sadece kullanmakla kalmıyoruz; onlar sayesinde zihnimiz, gelecekteki olasılıklarla bir bağlantı kurabiliyor. Gelecekte nasıl bir varlık olacağımız hakkında bize içgörüler sunuyor.
İçinde bulunduğumuz çağ, tam bir ara çağ. Tıpkı dinlerin doğuşundaki mucizelere şahit olan insanlar gibi, biz de ne geçmişin tamamen geride kaldığı ne de geleceğin tam olarak geldiği bir geçiş dönemini yaşıyoruz. Bu anlamda, her iki zamanı da deneyimleyebilen insanlar olarak kendimizi şanslı hissetmemiz gerekiyor.
Elbette ‘Genie 3’ gibi teknolojiler şu an için bize ‘1-2 kelimeyle hayal dünyası yaratma’ yeteneği sunuyor. Ancak asıl mesele, bu yeteneği on yıllarca nasıl kullanacağımız değil. Onun potansiyeli, ‘nasıl bir dünya yaratırım’ sorusundan çok, ‘ben bu dünyayı yaratırken nasıl birine dönüşeceğim’ sorusuna cevap veriyor. Bu teknolojiler, gerçeklik algımızı değiştirirken, evrendeki yerimizi yeniden tanımlayacağımız bir geleceğin de habercisi oluyor.
Bugün çıkan her yeni teknoloji, hayatımıza bir renk katıyor; ama bir yandan da insanlık için yeni bir kimlik ve yeni bir bilinç aşamasının kapılarını aralıyor.
Bu bölümde, Genie 3'ün teknik detaylarından çok, bizi nasıl bir dünyaya taşıdığını konuşuyoruz.
Sohbeti daha detaylı olarak Monolog'daki yazımda okuyabilirsiniz.

Sunday Aug 17, 2025
Futbol: Gücün Değişmeyen Oyunu
Sunday Aug 17, 2025
Sunday Aug 17, 2025
İnsanlar maçlara giderken, 90 dakika için kendilerini günlük hayatın dertlerinden muaf hissederler. Birçokları için futbol, bastırılmış öfkelerini, sevinçlerini ve özlemlerini dile getirebildikleri psikolojik bir seansa benzer.
Peki tarihte Roma’dan Azteklere ve günümüze kadar kitlesel sporlar, egemen güçlerin elinde nasıl bu kadar etkili bir yönlendirici güç oldu?
Futbol maçları, yöneticiler için tam anlamıyla birer kamuoyu araştırmasıdır; çünkü tribünlerdeki sloganlar sokağın ta kendisidir. Bazen tehlikeli boyutlara ulaşabilen bu coşkuyu, hükümetler ağlayan bir çocuğu dinler gibi ciddiye almalıdır.
Futbolun bu bulaşıcı özelliği, tarihte olduğu gibi bugün de birçok bağımsızlık hareketine ilham oluyor. Ülkeler, uluslararası ilişkilerden iç politik çekişmelere kadar hemen her alanda futbolun manyetik etkisinden faydalanıyor.
Hükümetler, toplumu yönetmek için futbolu neden bir araç olarak kullanır? Bağımsızlığını kazanmaya çalışan ülkeler neden futboldan medet umar? Bir futbol topu nasıl kitlesel bir güce dönüştü?
Tüm bu soruların cevabını bu haftaki bölümde bulmaya çalıştım. Sohbeti daha detaylı olarak Monolog’daki yazımda bulabilirsiniz.
İyi Pazarlar..

Sunday Aug 10, 2025
Futbol: Toplumun Aynası
Sunday Aug 10, 2025
Sunday Aug 10, 2025
Futbol, üç puan almanın ve kupayı kaldırmanın çok ötesinde sonuçlar doğuran bir oyundur. Futbol, sadece bir oyun değil, toplumun adeta bir aynasıdır. İnsana bir kimlik ve aidiyet duygusu kazandırır. İnsanın ellerini kullanmadan, ayaklarıyla yarattığı bu hikaye, tribünlerde toplumun bir minyatürünü gözler önüne serer.
Futbolun basitliği, evrenselliği, yarattığı tutku ve küresel etkisi onu diğer sporlardan ayırır. Futbol, sadece bir oyun değil, aynı zamanda bir yaşam tarzıdır. Bu yaşamın içinde deneyimlediğimiz duygular bize kendimizi tanıma fırsatı veriyor. Saygın iş insanlarının irtifa kaybetmesi, sakin olarak tanıdığımız dostlarımızın dönüşmesi, kitle psikolojisinin iradeyi nasıl teslim aldığını gösteriyor. Aslında bu oyun, insan doğasına dair ipuçları veriyor.
Belki de futbol, bize kendimizi anlatıyor. İnsanın en karanlık ve en aydınlık yanlarını ortaya çıkaran bir sahnede kendimizi izliyoruz. İnsanın kolektif ruhunun, korkularının ve arzularının aynasında kendi yansımalarımıza bakıyoruz. Çelişkili ruhumuzda kazanma hırsının altında belki de yok olma korkusu yatıyor.
Tribünlerde gördüğümüz şiddet, modern insanın varoluşsal yalnızlığının bir yansıması olabilir. İnsanlar, burada günlük hayatta yapamadıklarını yaparken, aslında kendilerine bile itiraf edemedikleri şeyleri dışa vuruyorlar. Bugün futbol testosteron yüklü bir iktidar alanı. Ancak tarih bize kültürün değişebileceğini gösteriyor.
Bugün futbolun çok yönlü doğasını anlatmaya çalıştım. Sohbeti daha detaylı olarak Monolog’daki yazımda okuyabilirsiniz.
İyi Pazarlar..

Sunday Aug 03, 2025
Sunday Aug 03, 2025
Mission: Impossible, 21. yüzyılda gençliğinin baharını yaşayan bir alfa kuşağı ile 1960’lı yılların gençliğini yaşamış insanların hâlâ izlemeye devam ettiği ortak bir sinema mirasıdır. Seri, geçmişteki anıları tazelerken aynı zamanda var olanlara yenilerini ekler.
Bu macera, aslında 20. yüzyılın ikinci yarısından itibaren insanın teknolojiyle olan yolculuğunun bir hikayesidir. Teknolojinin ve insanın birbirini değiştirirken yarattığı etkileşim, Dünya’nın da nasıl dönüştüğünü gözler önüne serer. Bu anlamda Görevimiz Tehlike, sadece bugünü anlatmakla kalmaz; bize uzak bir geleceğin projeksiyonunu da sunar. Her bölümde yarattığı illüzyon bize sanki şunu söyler: ‘1966’da buradaydık, bugün buradayız ve gelecekte de olacağız.’
Bu, serinin son filmi “Son Hesaplaşma”ya kadar böyleydi.
Film, alıştığımız yapıda karşımıza çıkmıyor. Serinin “geleceği haber veren” veya en azından “bugünün ötesini kurgulayan” kimliği, bu son filmde sanki farklı işliyor. Film, artık hepimizin öngörebileceği bir geleceği anlatıyor. İnsanın merkezde olmadığı, kendi yarattığı teknolojiye ilk defa hükmedemediği bir dünyanın olabileceği, artık sadece Hollywood’un değil, hepimizin gündeminde olan bir konu. Bir yapay zekanın kontrolden çıkması ve bilinç kazanması, bugün sıradan bir insanın bile reddedemeyeceği bir ihtimal. Birkaç yıl öncesine kadar saf bilim kurgu olan bu olasılık, şimdi yakın gelecekte, hatta içinde bulunduğumuz zaman diliminde mantıklı bir varsayım hâline geliyor. Film, bizi şaşırtmak yerine, aslında bu durumu sorgulamaya davet ediyor.
Sinema hala güçlü bir sanat ve eğlence aracı. Ancak öyle olsa da, görsel şölenlerden ziyade insanlar artık daha çok anlam arıyor. Evet, insanlar sarsılmak istiyor; ama bunu daha çok teknolojiyle yapmak istemiyor. Aksine, kendinden daha zeki bir varlığın olduğu bir çağda, bunu kendini keşfederek sağlamak istiyor. Her şeyin merkezinde kendini görmeye alışmış insan, yapay zeka çağında geleceğini belirsiz görüyor. Belki de tarihinde ilk defa dışa dönük insan ruhu, içinden gelen sese daha çok kulak veriyor. Yapay zeka karşısında, farkında olmadığımız bir yalnızlığa doğru sürükleniyoruz.
Hollywood, artık bizi nasıl bir Dünya’nın beklediğinden daha çok, teknolojinin hızla şekillendirdiği bir gelecekte nasıl bir insan ve nasıl bir varlık olacağımızı sorguluyor. Ancak bunu, artık yan yana yürüdüğü sinema izleyicisiyle birlikte yapıyor. Çünkü dönüşen her sektör gibi sinema endüstrisi de bundan daha fazlasını hayal edemiyor.
Bu bölümde "Görevimiz Tehlike"nin sadece bir film serisi olmadığını, aynı zamanda insanlığın teknolojiyle olan çalkantılı yolculuğunun bir aynası olduğunu anlatmaya çalıştım.
Sohbeti Monolog'daki yazımda daha detaylı okuyabilirsiniz.
İyi Pazarlar..

Sunday Jul 27, 2025
Faizsiz Finansın Dijital Dönüşümü İnsanlığa Ne Vadediyor?
Sunday Jul 27, 2025
Sunday Jul 27, 2025
Geçen hafta, paranın konvansiyonel ve İslami finansta nasıl farklı anlamlar taşıdığını tartıştık. Bu felsefi ayrım, dünyada birbirine rakip iki ayrı finans endüstrisinin oluşmasına sebep oldu. İslami finans, paradan para kazanmanın yasak olduğu, gerçek ekonomik faaliyetleri prensip edinen bir finans modelidir. Faizi dışlaması ve risk paylaşımına dayalı yapısıyla küresel finans sistemine etik bir alternatif sunar.
Bugün İslami finans sadece Müslümanlara yönelik bir finans modeli olmanın çok ötesindedir. Teknolojiyle büyümeye devam eden faizsiz finans, etik yatırım arayan herkesin alternatifi haline geliyor.
Ancak, faiz temelli küresel finans sistemi içinde yeterli enstrümanlara sahip değildir. Bu da operasyonel sınırlılıklar ve derinlik eksikliği gibi zorluklar yaşamasına sebep oluyor.
İşte bu noktada, teknolojinin dönüştürücü gücü, katılım bankacılığına nefes alabileceği bir alan yaratıyor. Özellikle yapay zeka (YZ) ve blockchain gibi dönüştürücü teknolojiler, İslami finansa bu zorlukların üstesinden gelecek araçları ona sunuyor.
Üretilen teknolojilerin her zaman felsefi bir derinliği olmuştur. Teknoloji, insanlık tarihi boyunca sadece sorunlara farklı çözümler üretmez. Evrene ve kendimize dair algılarımızın da kökten değişmesine sebep olur.
Bu bağlamda İslami finansın etik duruşu ve teknolojinin dönüştürücü gücü, sadece finansal işlemleri kapsamıyor. Aynı zamanda insanlık için daha dengeli bir değerler sistemini de beraberinde getirme potansiyeli taşıyor. Belki de aranan adil dünya, teknolojinin sunduğu bu imkanlarla, inancın ve inovasyonun kesişim noktasında yatıyor.
Bu bölümde teknolojinin, İslami finansı nasıl daha verimli, şeffaf, erişilebilir ve rekabetçi hale getirebileceğini tartışıyoruz. Ahlaki değerleri merkeze alan bir finansal sistemin geleceği nasıl inşa edebileceğini bu yayında derinlemesine inceliyoruz.
Sohbeti detaylarıyla Monolog'daki yazımda okuyabilirsiniz.
İyi Pazarlar..

Sunday Jul 20, 2025
Paranın İslami Seyri: Faizsiz Ekonomi Mümkün mü?
Sunday Jul 20, 2025
Sunday Jul 20, 2025
Baskın ekonomik modeli uygulayan ülkelerin paraya bakışı ile bir Müslüman'ınki arasında temel bir ayrım vardır. Parayı bir meta olarak gören kapitalizm, ondan ayrı kalmanın bedelini faiz olarak ister. Oysa İslam, paranın faiz getirisine karşıdır ve bunu haram kabul eder.
Bugün dünyada hayatı farklı algılayan iki finans sistemi var. İslami finans, risk paylaşımını ve reel ekonomik faaliyeti şart koşarken geleneksel sistemde faiz, paranın zamanla büyümesine dayanır. Ancak bütün mesele de burada başlıyor. Parayı, insanın inanç ve değerler sisteminde olması gereken yere oturtmak..
Faizsiz bankacılıkta yapılan bütün çalışmalar, akıl ile kalbin uyumunu sağlamak içindir. İslami finans, sadece bir hesap kitap meselesi değil; inançla eylemin uyumudur. Tıpkı helal gıda arayışı gibi, faizsiz para dolaşımı da manevi bir ihtiyacı karşılar.
Bugün, modern finans dünyasında inanç ve eylemin uyumunu esas alan İslami Finansı anlatmaya çalıştım. Faizsiz bankacılık nasıl işler? Geleneksel sistemden farkı ne? Ve en önemlisi 'helal kazanç' ilkesi küresel ekonomide neden giderek daha fazla ses getiriyor?
Sohbeti Monolog'daki yazımda daha detaylı okuyabilirsiniz.
İyi Pazarlar..

Sunday Jul 13, 2025
Moby Dick: Hakikat Doğaya Teslimiyette mi Yoksa Tanrı'ya İsyanda mı?
Sunday Jul 13, 2025
Sunday Jul 13, 2025
Melville’in ölümsüz eseri Moby Dick, yalnızca bir balina avcısının hikâyesini değil; tutkuyu, intikamı ve Tanrı’ya meydan okuyuşu anlatır. Kaptan Ahab’ın beyaz balinayla ölümcül mücadelesi, aslında hepimizin içindeki doğayla inatlaşmayı anımsatır. Kendi ellerimizle ince ince ördüğümüz kaderin ipleri, tıpkı Moby Dick’te olduğu gibi, bir gün bizi aşağı çekecek şekilde ayağımıza dolanır.
Deniz, sınırsız derinlikleriyle, bilinmezliğiyle ve sonsuz fısıltılarıyla insanı her zaman büyülemiştir. Kimi için bir kaçış, kimi için bir meydan okuma, kimi içinse kendi ruhunun aynasıdır. Peki ya bu engin mavilikler, sadece bir su kütlesinden ibaret değilse? Ya inançlarımızla, sorgulamalarımızla, hatta isyanlarımızla iç içe geçmiş devasa bir sembolse?
İnsan ruhu da yüzeyde okyanuslarda olduğu gibi sakin görünür ama derinlerinde bambaşka bir dünya yatar. Neşeli gördüğümüz bir insanın tebessümünün altında, açıklanamaz bir lanet veya içsel bir çatışma yatabilir. Bu çatışmalar insan ruhunu öylesine yıpratır ki, onu Tanrı’ya karşı çaresiz bir isyana sürükler.
Bugün, Herman Melville'in ölümsüz eseri 'Moby Dick'i analiz ediyoruz Kaptan Ahab'ın beyaz balinaya duyduğu saplantılı nefretin sadece bir intikam hikayesi olmadığını, aksine insan doğasının derinliklerine, kaderin gizemine ve belki de Tanrı'nın sessiz adaletine dair kadim bir sorgulama olduğunu tartışıyoruz. İsmail'in hayatta kalışıyla başlayan bu hikayede, Yunus Peygamber'in balinanın karnındaki yalnızlığından Eyüp'ün isyanına; insanlığın kendi sınırlarını zorlayan arayışlarından, doğanın kayıtsız gücüne uzanan düşünceleri sorguluyoruz.
Deniz, bizi neden çağırır? İnsan ruhunun karanlık derinlikleri, bizi nerelere sürükler? Ve nihayetinde, kendi yarattığımız kader iplerine nasıl dolanırız?
Güzel bir Pazar günü için podcasti dinleyin ya da Monolog'da daha detaylı olarak okuyun.
İyi Pazarlar..

Neden Buradayız?
Sahip olduğumuz değerler değişiyor ve yenilerini kazanıyoruz. Mesela yapay zeka diye hayatımıza yeni bir kavram giriyor. Felsefeden matematiğe, cinsiyetten iklime kadar tüm alanlarda yapay zekaya bir başlık açıyoruz.
Bizi diğer canlılardan farklı kılan özellik çevreyi kendimize göre değiştirebilmemiz. Bunu da ateşten tekerleğe, sabandan buhar makinesine kadar ürettiğimiz teknolojilerle başardık. Aynı şeyi bugün yapay zekayla yapıyoruz.
Teknoloji çağı, eski dönemi kapatıp hepimize yeni bir başlangıç yapma fırsatı sunuyor. Dünyanın yakıcı sorunlarına yeni teknolojik araçlarla çözümler üretebiliyoruz. Mesela kadınlar, teknolojideki gelişmelerin sonucunda ortaya çıkan fırsatları değerlendiriyor. Cinsiyet ayrımcılığı, yavaş yavaş sorun olmaktan çıkıyor. Öte yandan iklim sorunu, yapay zeka teknolojileriyle şiddetini azaltıyor. Verinin yönettiği dünyada hepimiz birbirimize daha sıkı bağlanıyoruz. Her şeyin hızla değiştiği böyle bir dünyada yeni bir kültür ve ortak bir tarih yaratıyoruz. Ancak her dönüşümde olduğu gibi, her şey birbirine yaklaştıkça zihnimiz her zamankinden daha fazla konuşuyor.
Birçok sorun çözülürken, yeni dönem yeni sorunlarla beraber geliyor. Makine zekasının arttığı, süper zekaya doğru, öngöremediğimiz bir dünyaya adım atıyoruz. Teknolojinin hızı, bizi ufku belirsiz yeni bir dünyayla tanıştırıyor. İnsanlık yeniden doğuyor dersek herhalde yanılmayız.
Son çeyrek yüzyılda yarattığımız bilgi, neredeyse tüm insanlık tarihinde yarattığımızdan daha fazla. Böyle bir bilgi bombardımanı altında zihin dünyamız değişiyor. Saniyede binlerce algı uyandıran böyle bir çevrede zihin karmaşası yaşamamız çok normal. Böyle bir kaosta da söyleyecek bir şeylerimiz olmalı. Zihin Karmaşasında bunları konuşuyoruz. Bizi yakından ilgilendiren sorunlar hakkında farklı bir bakış açısı yakalamaya çalışıyoruz. Bize değer katacak yeni fikirler yaratma çabasındayız. Her şeyin belirsiz olduğu bir zamanda, gözümüz kapalı el yordamıyla ilerlerken birbirimize gerçekten çok ihtiyacımız var.
Zihin Karmaşası'nda paylaştıklarımızı, www.monologblg.com adresinden de takip edebilirsiniz.









